Ergenliğin travma olup olmadığına karar vermeden önce ‘travma’ nedir ilk önce onu açıklayalım; travma, stres içeren bir olayın yarattığı bedensel ve ruhsal bir örselenme olarak tanımlanabilir. Bu açıdan bakıldığında ergenliği peş peşe gelen travmalardan oluşan bir süreç olarak değerlendirebiliriz. Böyle değerlendiriyorsak eğer ergenlik neden taravmatik bir süreçtir?
Ergenlik beklenen bir süreçmiş gibi görünse de aslında her zaman bireyi beklemediği bir zamanda yakalar ve hayalkırıklıkları ile kişiyi karşı karşıya getirir. Bunun aniden olması ve hayalkırıklığı yaratması travmanın önemli özelliklerindendir.
Çocuklar büyümek isterler çünkü büyüdüklerinde daha özgür, dilediklerini yapabileceklerini düşünürler. Yetişkinlerin onların isteklerine sınır koyması, engellemesi durumunda, haz ilkesinden gerçeklik ilkesine göre davranmaya yöneltildiklerinde bunu aşmanın tek yolunun onlar gibi yetişkin olmaktan geçtiğini sanırlar. Yani bir başka değişle yetişkin olmanın onlara ‘ haz ilkesine’ göre davranabilmenin bir bileti olduğunu düşünürler. Hatta şöyle söylemleri bile olur ‘ bir büyüyeyim istediğimi yapacağım, istediğim zaman evden çıkacağım istediğim zaman eve geleceğim gibi’ hatta ebeveynlerde çocuğun ancak yetişkin olursan haz ilkesine göre hareket edersin düşüncesini şu söylemleri ile destekler ‘büyüğünce istediğini yaparsın ancak şimdi bizim dediklerimizi yapmak zorundasın’. Ancak erişkinlik bu kadar arzulanırken erişkinliğe geçişte zorunlu bir durak vardır ki o da ‘ergenlik’ tir. Çocuğun düşlemine göre ergenlik, çocuğa istediği gibi davranabilmenin yolunu açacaktır. İşte ilk travma, ilk hayalkırıklığı burada yaşanmaktadır. Ergenliğin başı olan erinlik durumu ergenin kontrolü dışında bir gerçek durum çıkarır onun karşısına. Erişkin olabilmen için ilk önce erişkin bir bedene sahip olman gerekir der. Bunun içinde sancılı bir süreçten geçmen gerekir der ‘ hormonal değişimler, boyun aniden uzaması, adet görme, derinin yağlanması, akneler, bedenin orantısız büyümesi’ .Bu durumda baktığımızda çocuğun düşlemlediği haz ilkesi ( hani her istediğini istediği gibi yapacaktı) nerede? Anne-baba-çevre tarafından yasaklamalar, kısıtlamalar yine hatta bazen daha fazla olarak gündemde. Bu durumda ergen hayalkırıklığı yaşar ve şu gerçeği kabul etmek zorunda kalır; ergenlik, tümgüçlülük (her şeyi istediği zaman istediği gibi yapabileceği) düşleminden vazgeçmek ve bunun sadece küçüklüğe ait bir beklenti olduğunu bilmek.
İkinci olarak ergenlikte özdeşim nesnesi değişecektir. Yani o güne kadar özdeşim kurduğu anne-babası yerine başkaları geçecektir. Anne- babaya olan aşk dolayısıyla önce bağımlılık sonra bağlılık yerini başkalarına yönelik duyguya bırakacaktır. Bir kimlik oluşturması için çocuklukta özdeşim kurduğu anne-babasından kopup dış dünyaya yönelmesi gerekmektedir. Yani ergen o güne kadar olan ‘biz’den ‘ben’ oluşturacaktır artık. Bu da aşk, sevgi içinde olmaz. Bu nedenle ergenlikte agresyon( öfke) kaçınılmazdır. Aynı zamanda diğerleri ile olan ilişkisinde de bir tarz değişikliği olacaktır. Küçükken özdeşim kurduğu anne-babasını ( aşk nesnelerini) tümüyle tanıyor ve onlara tümüyle sahipti. Artık bir birey olma yolunda olan ergen diğerleri ile olan ilişkilerinde bunun böyle olmayacağını öğrenecek. Diğerleri ile olan ilişkisinde daha paylaşımcı, daha ayrı olmanın kabullenildiği bir ilişki söz konusu olacak artık. Bu durumda ergen hem özdeşim nesnelerini değiştirecek hem de onlarla olan ilişkisinin şekli değişecektir. Bu değişimler ergenliğin ikinci travmasıdır.
Üçüncü travma olarak da ergenin cinselleşmiş bedeninin gündeme gelmesidir. Artık üreyebilir konuma gelen ergen cinselleşmiş bir bedene sahiptir bu da öteki ile cinsel ilişkiyi gündeme getirir. O güne kadar kendi bedenine hayran olan çocuk (narsizm) ergenlikle birlikte dışarısı ile karşılaşır. Yani artık çocuk sadece kendi bedeninin yetmeyeceğini, ötekine mecburiyeti kabul etmek zorunda kalır.
Özetle yetişkinliğe adımın ilk basamağı olan ergenlik tüm çocukluğa ait olan şeylerden vazgeçip yeni bir şekil alma durumudur, ergenin isteği dışında bir sürü değişimle karşı karşıya kalma durumudur. Bu nedenle ergenlik zorlu ve travmatik bir durumdur. Bu süreçte ergen çok kırılgan olur. Françoise Dolto, ergenliği kabuk değiştirme dönemi olarak tanımlar. Kabuk değiştiren yengeçlerin tam bu denemde çok kırılgan olduklarını ve bir zedelenmeye maruz kalırlarsa bunun izini yaşam boyu taşıyacaklarını söylemiştir. Bu nedenle anne-babalar bu dönemde ergenle olan ilişkinizde çok dikkatli olmalısınız. Kabuk değiştiren ergene olumsuz bir olay yaşatıp bunun izinin hayat boyu kalmasına izin vermemelisiniz.
Klinik Psk. Neşe ŞAHİN